Okul, yaşamımızda büyük önem taşır. Okula başlama, her açıdan “hazır oluşu” gerektirir, bu hazır oluş hem zihinsel, bedensel, duygusal ve sosyal açıdan bir bütündür.

Okul için gerekli becerilerin yerine getirilebilmesi için çocukların bilişsel, fiziksel, duygusal ve sosyal açıdan olgunlaşması gerekmektedir. Olgunlaşma, öğrenme geçmişinden ayrı olarak, vücuttaki organların kendilerinden beklenen işlevi yapabilecek seviyeye erişebilmesi için, genetik faktörlerle meydana gelen biyolojik bir değişimdir (Senemoğlu, 2012).

Okulların açılmasına az bir zaman varken yaptığımız okula hazırlık süreçleri heyecan verici ve bir o kadar da mutlu edici süreçlerdir. Bu süreçlerde, öğrencilerimizin heyecanını ebeveynleri olarak sizlerde paylaşıyorsunuz ve sanki okula gideceğiniz ilk güne kendinizi hazırlar gibi çocuklarınız ile hazırlık yapıyorsunuz. Çocuğumuzun hangi sınıfa başladığının herhangi bir önemi olmadan, sanki ilk defa okula başlayacakmış gibi çocuklarımızın okula hazırlık süreçlerine eşlik ediyoruz. Çocuklarımızın bu heyecanlı sürecine ortak olmamız onların daha mutlu daha hevesli bir şekilde okulların açılmasını beklemesini sağlıyor.

İster ilk defa, ister ara sınıflara başlangıç olsun bu  durum her zaman okulun ilk günkü gibi devam eden bir algı oluşmasına sebep olur. Çocuklarımızın okula başlangıç algısını olumlu yönde etkileyebilmek için ebeveynlerin çocuklarla birlikte bu  durumu kabul etmesi ve çocukların hayatlarında yeni bir başlangıç değil, bir devam süreci olarak onlara aktarması çok önemlidir.

Okula başlama, çocuğun ve ailenin yaşamında örgün eğitime ilk adımı olması ve çocuğun psikomotor, sosyal, zihinsel ve duygusal uyum sağlaması açısından önemli bir süreçtir. Çocukluk çağında okula başlama çocuğun ortam değiştirmesi açısından zorludur. Bu değişiklik çocuğun gelecek hayatında başarılı olması için kritik bir öneme sahiptir (Seven, 2011).

Uzun  bir yaz tatili sonrası okulların açılması ile yaşanılan uyum süreci çocuklarımızda zaman zaman farklı davranışlar oluşmasına sebep olabilir. Okula uyum sürecini hızlandırabilmek ve çocuklarımızın sergilediği uyumda varsa zorlanma davranışlarını kontrol altına almak için ebeveynlerimizin de çocuklarla birlikte bu süreci paylaşması gerekmektedir. Uzun bir aradan sonra bir takım zorlukların yaşanması doğal olmakla birlikte bu süreci dikkatli bir şekilde yönetmemizde, ortaya çıkan uyum sorunlarını fark etmemizde ve doğru müdahalelerin neler olduğunu bilerek çocukların uyum sürecini kolaylaştırmamızda fayda sağlamaktadır.

Bir bireyi birey haline getiren ilk yer aile, daha sonra okuldur. Okul, bireyi sorumluluk sahibi yapar ve bu durum bazen uzun bir uyum süreci gerektirebilir. Çocuğun ailesinden ayrı olarak yaşadığı ilk yer okul olduğu için, çocuğun bunu kabul etmesi ilk aşamada çok kolay olmayabilir. Konfor alanından çıkmış olan çocuk, hemen yeni ortama adapte olamayabilir. Bunun sonucunda çeşitli uyum sorunları geliştirebilir.

Okula uyum sürecinde karşılaşabileceğimiz davranış ve tutumlar ile ilgili;

  • Okula ve yeni düzene uymada zorlanma(Okula geç kalma, sıra oluşturamama)
  • Okula gelmek istememe, eski okulunu özlediğini ifade etme gibi duygusal tepkilerin artması
  • İletişim becerilerinde zorluklar (kendini kapama, problem çözerken kendini ifade etmede zorluk)
  • Motivasyonu sağlamada zorlanma, odaklanma sorunu yaşama
  • Sınırlara ve kurallara uymada sorun çıkarma
  • Dayanıklılık, sabır, zaman yönetimi gibi becerilerde gerileme
  • Ayrılık endişesi
  • Yeni deneyimlerle baş etme
  • Gerçekçi olmayan yüksek beklentinler
  • Kendini yalnız hissetme (Arkadaş edinme konusunda yetersiz ya da isteksiz olma durumu)
  • Ağlayarak ya da sözel olarak ayrılığı protesto etmek
  • Okuldan ebeveynlerinin gitmelerine sarılarak izin vermemek
  • Okulda sessizce, gruba katılmadan bir köşede oturmak
  • Sürekli olarak ebeveyninin ne zaman geleceğini sormak ve kapıdan ayrılmak istememek

Okula uyum sürecinde karşılaşabileceğimiz bedensel tepkiler;

  • Baş ağrıları,
  • Karın ağrıları, bulantı-kusma hissi,
  • İştahsızlık, keyifsizlik,
  • Uyku düzeninde bozukluklar,
  • Okul sorumluluklarından kaçınma ve aksamalar
  • Sebebi olmayan ağlama,
  • Alıngan ve sinirli olma

Bu belirtiler daha çok sabahları ve okul saatlerinde ortaya çıkar ve yoğunlaşır. Okula ile ilgili tutumlarla karşılaştığımızda aile ve öğretmen tarafından iyi değerlendirilmez ve doğru yaklaşım sergilenmez ise çocuğun tavırları pekişebilir. 

EBEVEYNLERE ÖNERİLER

  • Çocuk herhangi bir sağlık şikâyeti ile okula gitmek istemediğini belirtiyorsa anne-baba çocuğu yargılamadan, eleştirmeden dinlemelidir. Eğer çocuğunuzun rahatsız olmadığını biliyorsanız ona uygun bir dille ve açıklayıcı bir konuşma yaparak, okula gitmesi konusunda ikna etmelisiniz. 
  • Çocuğun okula başladığı gün yaşadığı en önemli kaygı, sürekli okulda kalacağı ve eve dönmeyeceği ile ilgili olabilir. Bu tip kaygıların giderilebilmesi için çocuğa açık ve net bilgiler verilerek rahatlatılmalıdır. 
  • Çocuğunuz sabah okula gelmeniz konusunda ısrar ediyorsa ona herkesin bir görevi olduğunu, onun görevinin ise okula gitmek olduğunu belirtebilirsiniz
  • Kullanacağınız ifadelerin kısa, net ve kesin olması önem taşır. Ayrıca sözlerinizin, davranışlarınızın tutarlı ve kararlı olması da o denli önemlidir.
  • Okulun ilk günlerinde ve takip eden günlerde velilerin sınıfta veya  koridorda bulunması, çocuğun okula alışmasını güçleştiren bir faktördür.
  • Okula gitme konusunda ödün verilmemeli, mutlaka okula gitmesi sağlanmalıdır. Okula devam etmeme çocuğun okuldan daha çok soğumasına neden olur.
  • Anne babalar çocuk için gereksiz endişeye kapılmamalı ve bu kaygılarını çocuğa hissettirmemelidir.
  • Çocuğu duyduğu korkudan dolayı suçlamak, onunla alay etmek, düzelmesi için tehdit etmek, baskı yapmak doğru değildir. Çocuğa ilgi, anlayış ve sevgiyle yaklaşılmalıdır.
  • Çocuğun sabah uykusuzluk nedeniyle okula gitmek istemeyişini önlemek için çocuğun akşam erken yatması sabah uykusunu almış olarak kalkması sağlanmalıdır.

“(Anne babaların en sık karşılaştığı sorun çocuğu yatağa göndermek ve kendi başına uyumasını sağlamak konusundadır. Ebeveynler genelde çocuklarının belirli bir saatte yatmak istememelerinden şikâyetçidir. Uyku zamanı için belirli kurallar olmalı, ebeveynler ortak hareket etmeli ve kararlı bir tutum sergilemelidirler. Alışkanlıkların kazanılmasında esas olan ve bireyin yaşamındaki disiplin kaynağını oluşturan “tutarlılık”, iyi uyku alışkanlığının kazanılmasında da en önemli rolü oynar. Ebeveynler, çocuğun alışkanlık kazanmasını sağlamak için birkaç başarısız deneme sonrasında pes etmek yerine denemeye devam etmeli, kararlı olduklarını belli etmelidir.)”

‘ Yaşla birlikte uyku ihtiyacının azaldığı da unutulmamalıdır. ‘

  • Hafta sonu tatili sonrası okula gelmek istemeyen ve hatta okulun ilk günü verdiği tepkileri hala veren çocuklarımız olabilir. Çocuğun tatilden sonra okula geliş-gidiş saatleri, kimin getirip götüreceği okula başladığı ilk günkü gibi tekrar açıklanmalıdır. Ebeveyn, çocuğu öğretmenine teslim ettikten sonra okuldan ayrılmalıdır.

Okul sistemine yeni uyum sağlayan öğrencilerin, ertesi gün okulda daha verimli olabilmeleri için bu tarz durumlarda rehber öğretmen ve sınıf öğretmenine paylaşım uyum sürecini daha etkili hale getirecektir. 

KAYNAKÇA

  • Senemoğlu, N. (2012). Gelişim, Öğrenme ve Öğretim, (21. Bsm). Ankara: Pegem Akademi.
  • Seven, S. (2011). Okula uyum öğretmen değerlendirmesi ölçeği’nin geliştirilmesi. Türk Eğitim Bilimleri Dergisi, 9(1), 29-42
  • Yavuzer, H., Çocuk Psikolojisi, 2016.